Patoloji

Cerrahi patolojinin tanısal işlemleri çok çeşitli teknikleri içerir. Günümüz dünyasında patoloji ve genetik iki evli branş gibidir.

PATOLOJİ

Patoloji; pathos (hastalık) ve logos (bilim) kelimelerinden oluşan ve hastalıkların bilimsel yöntemlerle incelendiği cerrahi tıp bilimleri arasında yer alan klinik tıp alanıdır.

 

Cerrahi Patoloji Nedir?

Cerrahi patolojinin tanısal işlemleri çok çeşitli teknikleri içerir. En temel teknik makroskopik düzeydedir ve numuneyi sadece çıplak gözle görmek patoloğa teşhis koymak için yeterli bilgiyi sağlayabilir. Bununla birlikte, çoğu zaman patolog, yeterli bir teşhis ve prognoz için mikroskobik inceleme de yapar. Bu nedenle mikroskop, bir patoloğun kullandığı birincil araçlardan biridir. Cerrahi patoloji sadece göze ve mikroskopa dayanmaz. Patoloji çalışmalarının neredeyse her aşaması el emeği gerektirir. Cihazlar belli hazırlık aşamalarında kullanılır. Sonrasında iyi bir teknisyen tüm hazırlığı tamamlar. Patoloji laboratuvarlarında hekim ve teknisyen bir arada ve uyumla çalışmalıdır. Bu sebeple bir preparatın hazırlanması, kesitin nereden alınacağı, fiksasyonun nasıl yapılacağı, boyanın nasıl olduğu, kesitin hangi incelikle alınacağı gibi detaylar tanı başarısında çok önemlidir.  Bu da bilginin yanında deneyim ve tecrübenin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

 

Genetik ve Patoloji

Günümüz dünyasında patoloji, ve genetik iki evli branş gibidir. Özellikle kanser çalışmalarında özelikle de somatik mutasyonların araştırılmasında iki branş bir arada çalışır. Doku laboratuvara geldiğinde patoloji biriminde makroskobi çalışmaları yapılır. Kanserin cinsine göre nerelerden ve kaç parça kesit alınacağı ve çalışmanın nasıl yapılacağı belirlenir. Dokudan hangi çalışma yapılırsa yapılsın ilk aşamada gelen dokunun hangi bölgesi kanser dokusudur belirlenmesi gerekir. İncelenecek bölgede kanser dokusunun tüm dokunun ne kadar bir kısmını kapladığı belirlenir. Bu ön çalışmadan sonra hangi yöntemle çalışma yapılacaksa ona yönelik detaylı çalışmalar başlatılır. Dizi analizi yapılması gerekiyorsa işaretli bölgeden doku alınır DNA izolasyonu yapılır ve hangi gen çalışılacaksa çalışma başlatılır. FISH yapılacaksa FISH çalışmasına uygun kalınlıkta kesitler alınır. Bu kesitlerde kanserli bölge işaretlenir ve bu bölgeye prob damlatılarak çalışma yapılır.

İntergen hem patoloji hem genetik laboratuvarı olan az sayıdaki laboratuvardan biridir. Birlikte çalışma kültürünü hasta lehine avantaja çeviren bir merkezdir. Gelen örnekler için klinik bilgi alınır ve patoloji genetik ortak konsey yapılıp hasta için en doğru testler belirlenir.

Aynı şekilde “fetal patoloji” çalışmalarında da patoloji ve genetik birlikte çalışmalıdır. Fetal ultrasonografi de anomali saptanması sebebiyle tahliye edilen veya intrauterin ex olmuş bir fetüsün tanısının konması istendiği zaman yine genetik ve patoloji birlikte çalışmalıdır. Post mortem muayenede tespit edilen dismorfik bulgular, prenatal bulgular, ultrason bulguları, obstetrik öykü ve aileden alınan aile bilgileri ile genetikçi bir ön tanı belirler ve patoloğa detaylı bilgi verir. Patolog önemli olan gözden kaçmaması gereken detayları öğrenir. Bu bilgiler ışığında patolog otopsi yapar. Plasenta bu aşamada çok önemlidir. Bazen tanı sadece plasentanın incelenmesi ile konulabilir. Bu sebeple Bu çalışma istendiği zaman örneğin nasıl gönderileceği, nasıl muhafaza edileceği konusunda merkezimizden bilgi alınmalı ve bu kadar kıymetli bir dokunun en iyi koşullarda çalışılması sağlanmalıdır. Bu çalışmalar ailenin sonraki gebelikleri için ve ailede başka risk altında kimse olup olmadığını belirlemek için çok önemlidir.

 

Biyopsi

Vücutta erişimi mümkün olan organlardan alınan küçük doku parçasına biyopsi örneği denir. Bunlara örnek: Ciltteki benlerden alınan parçalar, endoskopik olarak alınan mide-bağırsak örnekleri, bronkoskopi ile alınan akciğer doku örnekleri, sistoskopik olarak alınan mesane örnekleridir. Bu örnekler özel boyamalara tabi tutularak mikroskop aracılığıyla incelenir ve hastalığın varlığı konusunda değerli bilgi verir. Gerektiğinde daha büyük bir cerrahi girişim için ön tanı metodudur.

 

Rezeksiyon

Ameliyatla hasta olan organın bir parçasının veya tamamının alınmasına rezeksiyon yani tam çıkarma deni. Çıkarılan parça koruyucu sıvılar içinde laboratuvarımıza ulaştırılır. Uzmanlarımız parçayı inceleyerek gerekli örneklemeler alıp ileri tespit işlemleri için özel takip makinesine yerleştirirler. Hazır olan parçaların daha sonra soğan zarı inceliğinde kesitleri yapılır ve boyanır. Artık mikroskop altında patoloji uzmanlarımız hücreleri incelemeye hazırdırlar. Bazen incelenen dokuya tanı koymak için özel boyama yöntemleri gerekebilmektedir. Bu boyama yöntemleri kullanıldığında tanı başarıları artmaktadır. Ayrıca artık bazı tedavilerin kullanımı için de öncesinde bu boyamaların yapılması ve sonuçları önem arz etmektedir.

 

Sitopatoloji Nedir?

Sitoloji hücre bilimi demektir. Hastalıklarda ilk değişiklikler insan vücudunun en küçük canlı yapıtaşı olan hücrede başlar. Daha sonra yayılarak hastalık tablosunu ortaya çıkarır. Sitolopatoloji hastalıkların teşhisinde hücrelerde oluşan değişiklikleri belirlemek için doku ve vücut sıvılarından alınan örnekleri inceleyen patoloji alt dallarından biridir.

Vücuttan elde edilen çeşitli sıvılarda, rahim ağzı ve vajinadan alınan sürüntülerde, tiroid, meme, karaciğer ve kemik iliği iğne aspirasyon materyallerinde farklı hücre ya da kanser hücresi araması yapılmaktadır.

 

Servikovajinal Smear Testi

Rahim ağzı kanserinin taranmasında smear testi (Pap smear) dünya genelinde yaklaşık 100 yıldır yapılmakta olup kendini kanıtlamış bir testtir. Smear testleri yaklaşık 24-72 saatte raporlanmaktadır. Konvansiyonel smear’den farklı olarak sıvı bazlı smear preparatları, rutin incelemede şüpheli displastik hücre içermeleri halinde etken olan HPV (Human Papilloma Virüs) tip tayini için moleküler bir test olan HPV PCR testi gerekir. Örnek ilk alınırken sıvı bazlıya uygun şekilde alınması durumunda hastadan tekrar örnek almadan HPV çalışmaları da planlanabilir.  Unutulmamalıdır rahim ağzı kanserleri erken teşhis edildiğinde tedavi edilebilen bir kanserdir. Taramalar çok önemlidir.

 

İnce İğne Aspirasyon Biyopsileri

Canlı doku örneklerinin analiz edilmesini ve hastalıklara hızlı ve kolay bir şekilde tanı konulmasını sağlayan ince iğne aspirasyon biyopsisi (İİAB), en sık tiroid nodülleri, tükürük bezi kitleleri, lenf nodları ve akciğer nodüllerinin tanısında kullanılıyor. Ağrısız, konforlu ve güvenilir bir teşhis yöntemi olan ince iğne aspirasyon biyopsisi, hem hekime hem da hastaya önemli avantajlar sağlıyor. İşlemin ardından sonuçların istenildiği şekilde çıkması durumunda, hasta gereksiz cerrahi işlemlerden ve anestezi almaktan kurtulabiliyor. Gebelikte de güvenli bir şekilde uygulanabilen ince iğne aspirasyon biyopsisinin kanser yayma ya da hücre ekimi gibi riskleri, yapılan çalışmalarda çok nadir olarak gösterilmiştir.

 

Vücut Sıvılarında Sitoloji

Vücut sıvılarında (tükürük, beyin-omurilik sıvısı, idrar, bronkioalveolar lavaj, efüzyonlar, plevral, batın içi, eklem içi gibi ) eksfoliatif sitoloji çalışmalarını kapsamaktadır.

 

İmmünohistokimya (İHK)

İmmunohistokimya tekniği, bir hücre ya da dokuda özel bir antijeni (proteini) ya da hücreyi arama tekniğidir. Patoloji laboratuvarımızda immünohistokimyasal reaksiyonlar farklı durumlarda uygulanır. En önemli uygulamalar; tümör hücrelerinin histogenetik tanısı, tümörün alt tiplerinin belirlenmesi (örneğin, lenfoma gibi), malignant tümörün ilk bölgesinin karakterize edilmesi, bazı hastalıklarda, tedaviye yönelik belirtilerin ve prognostik faktörlerin araştırılması, iyi huylu ve kötü huylu tümör ayrımının yapılması, hücre tarafından salgılanan yapıların ve materyalin anlaşılmasıdır. Merkezimize gelen örneklerde ileri İmmünohistokimyasal boyama çalışmaları yapılmaktadır.

 

İmmünoterapi

İmmünoterapi, vücudun kanser, enfeksiyon ve diğer hastalıklarla savaşmasına yardımcı olmak için bağışıklık sistemini uyarmak veya baskılamak için kullanan bir tedavi türüdür. Bazı immünoterapi türleri, yalnızca bağışıklık sisteminin belirli hücrelerini hedef alırken; bazıları bağışıklık sistemini genel bir şekilde etkiler. İmmünoterapi türleri arasında sitokinler, aşılar, Basil Calmette-Guerin (BCG) ve bazı monoklonal antikorlar bulunur.

 

PD-L1 Nedir?

Programlı ölüm ligandı olarak bilinen bağışıklık sisteminin vücuda ait hücreleri yabancı olarak tanımasını engelleyen PD-L1 bir hücre zarı proteinidir. Fakat bu önemli mekanizma, tümör hücreleri de kendi hücrelerimizin başkalaşmış hali olduğu için, kanser söz konusu olduğunda bir dezavantaja dönüşebilmektedir. PD-L1, bağışıklık sisteminin T hücrelerinin aktivasyonunu baskılayan ve tümörlerin ilerlemesine neden olan bir moleküldür.

 

PD-L1 pozitif ne demek?

Bazı tümörler hücre yüzeylerinde PD-L1 proteinini yüksek oranda bulundururlar ve bunlara PD-L1 pozitif tümör denir. PD-L1, anti-PD-1 ve anti-PD-L1 sınıfı immünoterapilerin etkinliğini öngören çok değerli bir belirteçtir. FDA onaylı anti-PD-1 immünoterapiler: pembrolizumab, nivolumab, cemiplimab; anti-PD-L1 immünoterapiler: atezolizumab, durvalumab, ve avelumabdir. Her geçen gün onaylı etken maddelerin sayıları artmaktadır. Burda önemli olan ilacın kimde işe yarayıp kimde yaramayacağını iyi belirlemektir.

Yapılan çalışmalar, tümör hücrelerinde PD-L1 düzeyinin tedavi (immünoterapi) seçiminde yol gösterici olabileceğini göstermektedir.

Tümörün tipine ve köken aldığı organa bağlı olarak, PD-L1 pozitif hastalar, negatif olan hastalara göre immunoterapi ilaçlarına 2-3 kat daha yüksek oranda cevap vermektedir.

Tümörlerden alınan biyopsi örneği patoloji laboratuvarında parafin blok kesitleri olarak hazırlanır. PD-L1’e özgü immunohistokimyasal boyama tekniği ile değerlendirilir. Doku örneğinin incelenmesi için minimum 100 adet tümör hücresi içermesi gerekmektedir. Tüm koşullar sağlandığında;

• Tümörün %1’den az boyanması veya hiç boyanamaması PD-L1’in negatifliğini gösterir. Bu durumda kanserin tedavisinde immunoterapi uygulanması ya hiçbir etki yaratmayacaktır ya da çok az etki yaratacaktır.

• Tümörde %1-%49 arasında hücre zarı boyanması var ise bu PD-L1 pozitifliğini gösterir ve kanser hastası diğer tedavileriyle birlikte immunoterapi alabilir. İmmunoterapi hastanın kliniğine olumlu etki sağlayacaktır.

• Tümörde PD-L1’in %50’den fazla boyanması ise yüksek PD-L1 pozitifliğinin göstergesi olup, kanserin tedavisinde ilk basamak olarak immunoterapi düşünülebilir. Sonrasında diğer tedavilere geçilebilir.